EĞİTİM SEKTÖRÜNDEKİ TUZAKLARI FARK EDİN
18550

 

Bir öğrencinin başarılı olması, eğitim sistemindeki herkesin ortak amaçlarından biridir. Öğretmenler dersleri öğretir, ebeveyn okula devamlılığını ve eve düşen sorumlulukları üstlenir, idareciler okulun en iyi şekilde koordinasyonla yürütülmesini planlar ve idare eder. Bu sistem içinde öğrenci başarısız olduğunda desteğe ihtiyaç duyar. Buraya kadar her şey bildiğimiz, alışık olduğumuz sistem. Peki başarısız öğrenciye akademik (ders) desteği söz konusu olunca burada kim ne şekilde devreye giriyor?

Herkes için rutin olan sistem burada kişiselleşmeye başlıyor, her çocuğun güçlü ve zayıf yanları farklı olduğundan; o çocuğun/öğrencinin ihtiyacı ne ise aile ile işbirliği yapılıyor ve muhtemelen ek ders, kurs hizmeti devreye girmesi tavsiye ediliyor. Ek ders demek ek mali yükümlülük. İşin içine para girince, tuzak girmeyen sektör var mı? Yok.

Bir hizmeti ya da ürünü satmanın ilk koşulu kişiyi, buna ihtiyacı olduğuna ikna etmektir. Bazı eğitim (sınav) kuruluşları, bu konuda aileyi tuzağa götürebilen uygulamalar sergiliyorlar hem de öğrencilerin özgüvenleriyle oynayarak! Neler mi bunlar?

Ortak sınavlara bir de böyle bakalım

Örneğin Türkiye genelinde özel kuruluşlar bazı ortak sınavlar yapılıyorlar. Bu sınavlara pek çok okul ve öğrenci Türkiye’deki sırasını görmek için merak duygusuyla başvuruyor. Bu sınavlarda yıllardır genel olarak zor(layan) sorular soruluyor bu nedenle bazı deneyimli öğretmenler kendi çocuklarını sınava sokmuyorlar. Peki ya sınava girenler? Sınava giren öğrenciler eğitsel performanslarına göre sıralanıyorlar. Burası adil, zorsa herkese zor. Ancak zorun doğası gereği, öğrenciler A’dan Z’ye alışkın olduklarından düşük puan alıyorlar. Düşük puan alan öğrenciler ve veliler şok oluyorlar. Belki de ilk kez başlarına geliyor. Sıralama da işin içine girince rekabet stres düzeyini de artırıyor. Hemen ne yapsak neden böyle oldular başlıyor. Çok başarılı olanlar da; ailelerle ve öğretmenleriyle “Daha iyi olmalıydın, olmalıydım” hırslanıyorlar.

Dünyada yaygın kullanılan manipülasyon teknikleri vardır bunlardan birisi de ’Bir kimseyi korku halindeyken istendik bir yöne kanalize etmektir’ çünkü insan panik olduğunda savunması düşer. Önce öğretmen, ebeveyn ve öğrenci başarısızlığa ikna edilir, sonra eğitim materyali ya da dersi pazarlanır. İşte kilit nokta burada. Gerçekten destek eğitime ihtiyacı olan telafi dersi almalıdır, ek materyal çalışma kitabı, dergisi almalıdır. Bu durum çocuk hakları gereği zaten sunulması gerekendir buna hiç sözüm yok. Ancak her gün ödevini yapan, dersine aktif katılan, özel desteğe belirgin olarak ihtiyacı olmayan öğrenciye ve aileye bu stresi yaşatmak doğru mu? Öğrenci üzerinde sınav kaygısı, performans kaygısı tetikleyecek travmatik tahribat yaşatmak doğru mu?

Gelişimsel olarak kritik evreler var

Erikson’un Kişilik Gelişimi Evrelerine göre Başarıya Karşı Aşağılık (Yetersizlik) Evresi 6-12 yaş arasında yaşanır ve bu dönemde çocuğun özgüven kaynağı okul başarısıdır. Okulda kendini yeteli hisseden çocuk kendine güven geliştirirken, başarısızlık yaşayan çocuk bu dönemde aşağılık duygularına kapılır. Bu dönemde çocuğun yaptıklarının sonucuna değil, sürece bakılmalıdır ve geri bildirim çok önemlidir. Çocuk okul başarısıyla okul içinde ve dışında takdir görür. Çocukların bu evreyi olumlu geçirmelerine destek olmalıyız.

Erkson’a göre 12-18 Yaş arası da ‘Kimlik Kazanımına Karşı Kimlik Karmaşası’ evresidir. Ergenlik dönemindeki öğrenci “Ben kimim?” sorusuna cevap arar. İlgi ve yeteneklerini keşfetmek ister. Özdeşim kuracağı kimseler arar. Aileden kopmaya çalışır. Bu öğrenciye her bir sınavla “Olmuyor, olmuyor, olmuyor” demenin bir ergenin iç dünyasında ne fırtınalara sebep olduğunu düşünelim. Başarısız olduğuna ikna edip O’nu kaybetmek yerine başarılarını, yeteneklerini O’na sunacağımız değerlendirme fırsatları yaratalım. 

Korkutarak değil, motive ederek eğitim imkanları sunalım

İlaç sektöründe ilaç satmak için hastalık türetildiği sansasyonel olarak konuşuluyor. Eğitim sektöründe de eğitim hizmeti ya da ürünü satmak için ‘başarısızlık türetmeyelim’.

İnsan doğası gereği başarısız olduğu şeyden ruh sağlını korumak için uzaklaşır, soğur. Kimseyi eğitimden soğutmayalım. Sadece desteğe ihtiyaç duyan öğrencilere, desteğe ihtiyaçları olan alanda, yapıcı bir üslupla, motive ederek eğitimsel imkanları sunalım.

 

Uzman Psikolojik Danışman Deniz ÇANGA